20 Ocak 2011

Frida

Frida sergisini gezdim geçen gün. İlham vericiydi her anlamda. Ressam değilim ama Frida'nın renk ve fırça kullanımında insanı içine çeken bir büyü var sanki. İçinde tavuskuşu beslenen rengarenk bahçesi, aşkı, kendisi ve dünyasından etkilenmemek mümkün değil gerçekten. Yıllar evvel Salma Hayek'in yorumuyla hayatını izlediğim bu muhteşem kadının yaşamı o zaman  beni derinden sarsmıştı. Şimdiyse bana ilham veriyor ; bu kadar acıyla yaşamı bu kadar sevmek, ona sıkı sıkı sarılmak, vazgeçmemek ne kendinden ne hayattan . 
Hayat bir sürü sorunla ve mutlulukla yüzleştiren koca bir oyun . Zaman ilerledikçe ya da başka bir değişle oyunun sonuna yaklaşıldığında ise sanki darbeleri daha sert oluyor. O kadar ki zaman zaman yıkıp geçiyor insanı. Büyük testlerden geçiriyor herkesi. İşte böyle zamanlarda kanlığa gömülüyoruz ya hani aydınlığı untuyoruz, herşeyin bizim elimizde olduğunu unutuyoruz. Halbuki hayat kollarını açmış bizi bekliyor kim olursak olalım, kaç yaşında olursak olalım biz hayata bir adım atarsak o bize beş adım geliyor. Durmamak gerek, yılmamak gerek her ne olursa olsun sabah umutla  uyanmak gerek ve harekete geçmek gerek; bu dünyada kocaman  bir yerimizin olduğunu unutmamamk gerek. Gücümüzün farkında olmamız gerek. Frida hem bedenen hem ruhen acılar içinde geçirmişti ömrünü ama bedeni ölse de, bebeklerinin hepsini düşürse de, yataktan kalkamasa da tutkusundan vazgeçmemişti. Biz de tutkularımıza sımsıkı sarılmalıyız, onlarla nefes almalıyız. Ne kendimize ne de hayata küsmeden, her düştüğümüzde gülümseyerek ayağa kalkıp çılgınca yaşamalıyız hayatımızı. Frida acılarını dönüştürmeyi becermişti,isyanını ruhunu tablolarına dökmüştü ve belki de hepimizden daha çok yaşamıştı. İstanbul'u ziyarete gelen Frida'yı kaçırmayın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder